Halk sağlığı alanında haşerelerle mücadelede Türkiye Halk Sağlığı Kurumu başta olmak üzere; kurumlara, özellikle yerel yönetimlere ve bu alanda ruhsat sahibi uygulayıcı firmalara önemli görevler düşmektedir. Haşere mücadelesinde kullanılan ürünlerin ruhsatları titiz çalışmalar sonucu düzenlenmekte kimyasal analizleri ve biyolojik etkinlikleri yetki verilen laboratuarlarda yaptırılmakta ve kullanımına izin verilmektedir.

Halk sağlığı alanında kullanılan bu ürünler genel olarak biyosidal ürün olarak adlandırılmaktadır.
Biyosidal Ürün; "Bir veya birden fazla aktif madde içeren, kullanıma hazır hâlde satışa sunulmuş, kimyasal veya biyolojik açıdan herhangi bir zararlı organizma üzerinde kontrol edici etki gösteren veya hareketini kısıtlayan, uzaklaştıran, zararsız kılan, yok eden aktif maddeleri ve müstahzarları” ifade edilmektedir.

Biyosidal Ürünlerin ruhsat/tescil işlemine tabi tutulmasının nedeni, tüm canlılar ve çevre üzerinde oluşturabilecekleri risklerin değerlendirilmesini ve bu değerlendirme kapsamında üretilmesini, ithal edilmesini, ruhsatlandırılmasını ve tescil edilmesini, sınıflandırılmasını, ambalajlanmasını, etiketlenmesini, piyasaya arz edilmesini, denetlenmesini sağlamaktır.

Avrupa birliği mevzuatına uyumlu olarak 31.12.2009 tarihli ve 27449 sayılı Biyosidal Ürünler Yönetmeliği yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle kullanılan ürünler 23 ürün tipine ve dört ana gruba ayrılmıştır;

1- Dezenfektanlar
2- Koruyucular
3- Haşere kontrolü için kullanılan biyosidal ürünler
4- Diğer biyosidal ürünler


Zararlı türüne göre 23 ürün tipinden hangisinin veya hangilerinin kullanılacağına karar verilerek ruhsat düzenlenmektedir.

Sivrisinek, karasinek, kene, sıçan ve fare gibi zararlı haşerelerle mücadelede kullanılan ürünler, toplumun tüm kesimlerini ilgilendirmektedir. Çünkü bu mücadelede kurumların aldığı tedbirleri hem toplumsal hem de bireysel olarak uygulanması gerekmektedir.

Şehirlerimizdeki ilaçlama hizmetleri, belediyelerimiz ile birlikte Bakanlığımız tarafından izin verilen işletmeler tarafından yapılmaktadır. Zararlılarla mücadele hiç kuşkusuz bilinçli yapılmak zorundadır. Vektörler ile bulaşan hastalıkların önlenmesi için vektör mücadelesinin eğitimli kişiler tarafından yapılması önemlidir. Biyosidallerin ruhsatlandırma işlemleri çok iyi şartlarda yapılsa dahi, ilaçların amacına ve etiketine uygun kullanılmaması halinde başarıya ulaşılamamaktadır.

Diğer taraftan insan sağlığına ilişkin çevresel risk faktörleri arasında kimyasallarda bulunmaktadır. Büyüklere zararsız olan bir takım kimyasallar bebeklere, çocuklara ve yaşlılara zararlı olabilmektedir. Gelişme döneminde birçok kimyasalın embriyo ve fetüs üzerindeki olumsuz etkisi bilinmektedir.
Fetal gelişme sırasında kimyasal etkilenimler büyümede gecikmeye, embriyo veya fetüste ölüme yol açabilmektedir. Bazı kimyasallar doku ve hücrelerde birikim yaparak kansorojen etki gösterebilmektedir.

Toplum ve çevre sağlığının korunması, çevre bilincinin eğitimi ve yaygınlaştırılması, bu konudaki gerekli hukuki altyapının tamamlanması ve çağdaş bir yaptırım mekanizmasının kurulabilmesi açısından kurumlara da büyük sorumluluklar düşmektedir.

Sonuç olarak söylenebilir ki, haşere mücadelesi mümkünse biyolojik olarak yapılmalı, haşerelerin üreme ve beslenme alanları kontrol altına alınmalı, mutlaka ilaç kullanmak gerektiğinde ise izinli ürünler kullanılması, etiket bilgilerindeki kullanım şekli ve uyarılara uyulması haşere mücadelesinin etkin yapılmasını sağlayacaktır.

 
RUHSATLI BİYOSİDAL ÜRÜNLER LİSTESİ İÇİN TIKLAYINIZ